Yanardağlar karada, denizlerin altında veya dünya dışında olabilirler. Çeşitli biçimler almışlardır; bunların en yaygını, tepesinde bir krater bulunan koni biçimindeki dağdır. Bazılarının dorukları karla kaplıdır; örneğin Japonya’nın en yüksek noktası olan (3,776 m) Fuji-Yama böyle bir yanardağdır. Yanardağların çoğu tektonik levhalar üzerinde, levhaların kenarlarının istikrarsız olduğu noktalarda bulunur.
Yaklaşık 1.500 yanardağ halen etkin durumdadır, bunların bir kaç düzinesi her yıl lav püskürtür. Bir yanardağın doğuşu, ilk püskürtmesiyle birlikte gerçekleşir. İtalya’daki Vezüv Yanardağı hala tehlikelidir, Pompeii ve Herculanum kentlerini lavlar altına gömerek ün sahibi olmuştur. En etkin yanardağlardan biri, Reunion adalarında ki Piton de la Fournaise’dir. 2002’de gerçekleşen son püskürmesi on bir gün sürmüştür. Yanardağ bilimi (volkanoloji) yanardağların kökenlerini ve işleyişlerini inceler. Amacı, insan topluluklarını tehdit eden püskürme risklerini ve tehlikelerini tahmin etmektir. Gerçekten de yüz milyonlarca insan yanardağların eteklerinde yaşamaktadır, çünkü lav külleri sayesinde buralarda toprak çok verimlidir.
Ama bir yanardağ üzerinde dans etmek söz konusu bile olamaz: Fransızcada bu deyim, bir tehlikenin çok yakında olduğunu ifade eder. İlk kez 1830’da, Orleans Dükü tarafından düzenlenen bir şenlikte söylenmiştir. Konuklardan biri, “Bu tam bir Napoliten şenliği, bir yanardağın üzerinde dans ediyoruz” der. İki ay sonra gerçekten de yanardağ püskürür: Temmuz Devrimi patlak verir.
Kaynakça: Niçin Merak Ederiz?
Yayınevi: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları