20.7 C
İzmir
19 Eylül 2024, Perşembe
spot_img

Hiçbir Zaman Kilo Veremeyeceğim

Kilo alırım düşüncesi ile sakız çiğnemekten korkan bir kişi ile hiç karşılaştınız mı? Çoğu insan için anlamsız gelebilecek bu yorumu bir anoreksiya nevroza hastası, terapi sırasında terapisti ile paylaşmıştır.

Batı ülkelerinde daha fazla görüldüğüne inanılan yeme bozuklukları, son yıllarda yapılan araştırmalar doğrultusunda diğer toplumlarda da görülme sıklığı artan bozukluklar olduğunu göstermiştir. Anoreksiya nervoza son yıllarda daha çok araştırılan ve tartışılan bir ruhsal bozukluk haline gelmiştir. Ülkemizde de yeme bozuklarının daha çok bilinmesi ve araştırılması tanı sayısını giderek arttırmaktadır (Gürdal 1999). Yapılan araştırmalar bize gösteriyor ki, anoreksiya nervozanın görülme sıklığı erkeklere oranla kadınlarda daha fazladır. Ergen ve genç kadınlardaki yaygınlığı %1-4 oranında değişiklik göstermektedir (APA, 1993). 

Anoreksiya nervoza; vücut ağırlığında anormal derecede düşüklük, kilo alma korkusu ve çarpık kilo algısı ile ilgili bir beslenme bozukluğu söz konusudur. Bu rahatsızlığa sahip olan kişiler kilolarını ve vücut şekillerini kontrol altında tutmak için kendi yaşamlarında değişiklikler yapma eğilimi gösterirler. Kişi, kilo almayı önlemek için veya vermek için yediklerini kısıtlar. Yemek yedikten sonra kusabilir veya müshil ve diyet hapları kullanarak, lavman yapma gibi yediklerini atmaya çalışırlar. Kendilerini cezalandırma amacıyla aşırı egzersiz yaparak zayıflamaya çalışılabilir ve verilen kilo miktarı asla yeterli gelmez.

Anoreksiya nervoza hastaları kilo kaybetmek için kendilerine özel yeme tarzı oluştururlar. Hastalığın tespit edilmesi fiziksel belirtiler ortaya çıktığında anlaşılır. Kilo almaktan aşırı korktukları için zayıf olsalar bile çok sert ve katı bir diyet yaparlar. Özellikle karbonhidratlı besinleri tamamen diyetinden çıkarır. Yemek yememek için yemek zamanında saklanma, yemekten kalkmak için mazeretler bulma, sürekli yiyecekleri düşünme, yemek tarifleri toplama, başkaları için yemek hazırlama, başkalarının yanında yemek yemeyi reddetme gibi garip ve gizli yemek ritüellerine sahiptir. Herhangi bir hastalık belirtisi olmamasına rağmen ciddi oranda kilo kaybı, sürekli tartılmak, bol kıyafetler giyerek zayıflığını saklama, asla yeterince ince olduğuna inanmamak ve kilosu hakkında sürekli endişeye sahip olmak anoreksiya nervozanın belirtileri arasındadır. Yemekten sonra yediklerini kusmak, diyet hapları, diüretik ya da müshil kullanarak yediklerini atmaya çalışırlar.

Peki yeme bozukluklarına ne sebep olur? Biyolojik faktörler; genetik yatkınlığı olduğuna dair kesinleşmiş çalışmalar olmamasına rağmen ailesinde anoreksiya hikâyesi olanlarda hastalığın görülme riski yüksek olabilir. Psikolojik nedenler; Bebeklik ve çocukluk dönemindeki yanlış beslenme davranışları ilerleyen dönemlerde anoreksiya gelişimi için risk yaratabilir veya ebeveynleri ile arasında sevgi bağı düşük olanlarda ve geçmişte cinsel istismara uğramış kadınlarda anoreksiya nervoza görülme riski yüksektir. Çevresel faktörler; moda dünyasında zayıf vücudun popüler olması özelikle ergenlik dönemindeki gençleri olumsuz etkiler. Zayıf bir bedene sahip olmak amacıyla gençler diyet yapmaya başlar ve ince görünmek konusunda takıntılı bir ruh haline bürünür. Dansçılar, balerinler, mankenler, jokeyler iş yaşamlarındaki rekabetten ve beklentilerden dolayı sürekli kilolarını korumak zorundadır. Bu meslek grubundakilerde yeme bozuklukları görülme riski yüksektir.

Zamanla, vücut açlığa ve beslenme bozukluğuna maruz kaldığında ne olur?

  • Adet görememe,
  • Kalsiyum kaybına bağlı kemik erimeleri veya kırıklar,
  • Saç ve tırnaklarda kırılmalar,
  • Cilt kuruluğu
  • Cilt sararması
  • Kansızlık
  • Kas dokusunda yıkılmalar
  • Kalp kasında güçsüzlüğe bağlı kalp sorunları
  • Sürekli besinlerle ilgilenme
  • Düşük tansiyon
  • Yavaş nefes alma ve düşük nabız sayısı
  • Vücut ısısında düşme
  • Depresyon
  • Algılama becerisinde düşüş,hareketlerde yavaşlama.

Sonuç olarak, yeme bozuklukları toplumda görülme sıklığı giderek artan ve tedavi edilmesinin önemli olduğu ciddi bir psikolojik bozukluktur. Bu nedenle erken tehşis hayati önem taşımaktadır. Aile hekimi, pediatrist, çocuk ergen ruh sağlığı hekimi, psikolog ve diyetisyen tedavi ekibi içinde olmalı ve hasta her açıdan ele alınmalıdır. Özellikle çocuk ve ergen yaş grubunun takibi önemlidir ve bu konuda ailelere önemli görevler düşmektedir.

Kaynakça:

American Psychiatric Association (1993) Practice guidelines for eating disorders. Am J Psychiatry, 150:208-228.

Gürdal (1999) Yeme bozukluklarý ve tedavisi. Klinik Psikofarmakoloji Bülteni, 9:21-27.

Related Articles

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Stay Connected

0BeğenenlerBeğen
3,912TakipçilerTakip Et
22,000AboneAbone Ol
- Advertisement -spot_img

Latest Articles