Kayıp hayatın kaçınılmaz bir parçasıdır. Yas, kişinin bir yakınının ya da sevdiği bir nesnenin kaybına karşı verdiği tepkilerin bütününü içeren düşünce, duygu ve davranış sürecidir. Yas süreci kişiler arasında belirgin farklılıklar gösterir. Çocukların %70’inde 18 yaşına gelene kadar ebeveyn, yakın akraba ya da arkadaş kaybı yaşarlar. Çocuklarda yas reaksiyonlarının görülüş şekli yaştan ya da çocuğun bilişsel gelişim kapasitesine göre değişkenlik gösterir.
- 4 yaşından önce: Ölüm kavramını tam olarak anlayamazlar. Çoğunlukla ayrılığa verilen duygusal tepkiler verilir.
- 4-6 yaş: Tüm boyutları tam olarak anlaşılmasa ölümün sürekli olduğu kavramı yavaş yavaş gelişmeye başlar. Yaşam işlevlerinin durabildiğini anlayabilirler ama ölümü yaşamın bir başka şekli olarak algılarlar. Ölümün sebep sonuç ilişkisi yeterince anlaşılamaz. Ölen kişinin ne zaman geleceğini sorabilirler.
- 6-8 yaş: Ölümün engellenemez ve evrensel olduğunu anlamaya başlarlar. Yavaş yavaş ölümün geri döndürülemeyen bir süreç olduğunu algılamaya başlarlar. Ölen kişinin hastalığı ve ölümü konusunda suçluluk duyabilirler. Ebeveyn koruyucu, bakım veren ve iyilikleri temin eden ve hayran olunan bir kahraman olarak özlenir.
- 9-11 yaş: Ölüm kavramı daha soyut hale gelir. Ölüm algısı yetişkinlere benzer şekilde yerleşir. Kaybın uzun süreli sonuçları daha iyi öngörülür. Bazı ritüeller geliştirerek üzüntüden kaçınmaya çalışırlar. Bazen ebeveyn varmış gibi hissedilebilir. Bir danışman, arkadaş, taraftar ve savunucu olarak ebeveynin yası tutulur.
- 12-14 yaş: Ebeveynin yasını danışman, rehber, sosyal ve cinsel rol modeli, yararlı sınır koyucu olarak tutarlar. Ölen ebeveynin yasını güçlü olarak hissederler. Topluluk içinde duygularını dile getirmekten çok rahatsız olur.
- 15-17 yaş: Aniden bastıran üzüntü ve acı veren anılar gibi yetişkin özellikleri taşır. Geride kalan ebeveynin yasına kısmen ortak olurlar. Gelecekteki bağımsızlıkla baş edemeyeceğinden korkarlar. Ebeveynin kendisi için düşlediklerini yerine getirmeye çalışırlar.
Çocukların içinde bulundukları gelişimsel dönemle paralel şekilde sözel ifade ve dili kullanma şekilleri değişmektedir. Daha küçük yaşlarda, bu yetilerin daha kısıtlı olması nedeniyle, yas tepkileri ifade edilememekte, daha çok davranışlarla ifade etme yoluna gidilmektedir. Bu davranışlar, bazen yetişkinlerce kabul edilemeyen davranışlar şeklinde olabilir. Bu kendisini yeterince ifade edememe durumunun, çocuğun kafasının karışık olmasından ve nasıl yas tepkisi verileceği konusunda tecrübesiz olmasından kaynaklanabileceği unutulmamalıdır.
Çocuklarda görülen yas genellikle döngüseldir. Her yeni gelişim dönemiyle beraber çocuk ölüme ilişkin duygu ve davranışlarını tekrar edebilir. Erken çocukluk döneminde ebeveyn kaybı yaşayan bir çocuk, ergenlik döneminde üzerinden zaman geçmiş olmasına rağmen tekrar yas tepkileri gösterebilir.
Çocuklarda zaman algısı ve zamana yapılan atıf yetişkinlerden farklıdır. Yetişkinler zamanla bir şeylerin değişeceğine ve işlerin düzeleceğine dair yaşam deneyimlerine sahipken, çocukların bu konudaki deneyimleri oldukça sınırlı kalmaktadır.
Ayrıca, çocukların ölüm kavramını algılamasına ilişkin dört öğe tanımlanmıştır ve bu aşamaların çocuklar tarafından nasıl anlaşılıp ne düzeyde kabul gördüğü, ölümü nasıl kavramlaştırdıklarını gösterir. Bu dört öğe:
- Geri dönülmezlik, ölen kişinin geri gelmeyeceği, bedenin tekrar canlandırılamayacağı;
- Son bulma, tüm bedensel işlevlerin ölümle beraber sonra ereceği;
- Kaçınılmazlık, tüm canlıların bir gün öleceği;
- Nedensellik, fiziksel ve biyolojik etmenlerin ölüme neden olacağı’nın kavranmasıdır.
Peki kayıp ile karşılan çocuk ya da ergene nasıl yaklaşılmalıdır?
Çocuklara kayıplara ilişkin gerçekler olduğu gibi ve doğrudan, yaşlarına ve gelişimsel dönemlerine uygun şekilde somutlaştırılarak ve olabildiğince soyut kavramlardan uzak durularak, basit, anlaşılır şekilde ve çocuğun hazır olduğu zamanda, yakın ilişkide olduğu kişilerce anlatılmalıdır. Çocuk tarafından beklenmedik sorularla karşılaşıldığında düşünmek için zaman istenebilir. Böylece soyut, dolambaçlı ve gereksiz ayrıntılardan kaçınılmış olur. Özellikle küçük çocuklara bilişsel gelişimlerine uygun şekilde somut kavramlarla ölümün bedende nasıl gerçekleştiği anlatılmalı, duygularını ifade etmelerine, soru sormalarına, ağlamalarına izin verilmeli, özellikle ölen kişi ile ilgili olarak o kişinin uykuda olması ya da uzaklara gitmesi gibi anlatımlardan kaçınılmalıdır. Çocukların olayla ilgili hatalı algıları ve uygun olmayan yorumları doğru şekilde düzeltilmelidir.
Özet olarak, çocuk ve ergenlerde görülen yas tepkileri çocuğun yaşına ve bilişsel gelişim seviyesine bağlı olarak değişim gösterebilmektedir. Çocuklara ölüm kavramı hakkında ya da bir yakının kaybı ile ilgili bilgi verilirken, yaş ve gelişim döneminin özelliklerine göre yaklaşmak önemlidir. Yası komplike eden durumlar söz konusu olduğunda profesyonel destek almaktan kaçınılmamalıdır.
Kaynaklar ve İleri Okumalar:
- Bildik, T. (2013). Ölüm, Kayıp, Yas ve Patolojik Yas. Ege Tıp Dergisi, 52/4, 223-229.
- Diler, R. S., & Avci, A. (1997). Çocuk ve Yas: Bir Gözden Geçirme
- Lewis, M., & Schonfeld, D. (2002). Dying and death in childhood and adolescence. Child and Adolescent Psychiatry: A Comprehensive Textbook. 3rd ed. New York, NY: Lippincott Williams & Wilkins, 1239-1245.
- Slaughter, V. (2005). Young children’s understanding of death. Australian psychologist, 40(3), 179-186.
- Willis, C. A. (2002). The grieving process in children: Strategies for understanding, educating, and reconciling children’s perceptions of death. Early childhood education journal, 29(4), 221-226.